• TR | EN
  • İş/Hizmet Sözleşmelerinden Kaynaklanan Rekabet Yasağı

    Konu: İş/Hizmet Sözleşmelerinden Kaynaklanan Rekabet Yasağı

    İşçinin, iş veya hizmet sözleşmesi devam ettiği sürece işverenle rekabet etmeme yükümlülüğü, sadakat borcunun bir gereğidir. Dürüstlük kuralı çerçevesinde, belirli hallerde bu yükümlülüğün, iş akdinin sona ermesinden sonra da makul bir süre boyunca devam etmesi gerekebilir. Zira işçinin çalışma süresince edindiği bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullanması, işverenin haklı menfaatlerini zedeleyebilir. Ancak işçinin de Anayasa’nın 48. maddesi ile güvence altına alınan “çalışma ve sözleşme özgürlüğü” bulunmaktadır. Bu nedenle, işçi ve işveren arasında akdedilen iş veya hizmet sözleşmelerinde, iş akdinin sona ermesinden sonra geçerli olacak rekabet yasağı düzenlemeleri yapılırken işverenin korunmaya değer menfaati ile işçinin temel hak ve özgürlükleri arasında bir denge gözetilmelidir. Türk Borçlar Kanunu’nda bu dengeyi sağlamak amacıyla özel düzenlemeler getirilmiştir.

    Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ila 447. maddeleri rekabet yasağına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. 444. maddede rekabet yasağının koşulları, 445. maddede rekabet yasağının kapsam ve sınırları, 446. maddede rekabet yasağına aykırı davranışların sonuçları ve 447. maddede ise yasağın sona erme halleri hükme bağlanmıştır.

    İşçi ve işveren arasında geçerli bir rekabet yasağının varlığından söz edilebilmesi için öncelikle işçinin fiil ehliyetine sahip olması ve iş akdinin sona ermesinin ardından işveren ile rekabet etmeyeceğine dair yazılı bir hükmün iş sözleşmesine eklenmiş olması veya bu konuda ayrı bir sözleşme akdedilmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte, rekabet yasağının geçerliliği, işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunmasına bağlıdır.

    Rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin geçerliliği açısından işçinin çalışma sürecinde “müşteri çevresi”, “üretim sırları” veya “işverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme imkanına sahip olması ve bu bilgilerin kullanılması halinde işveren açısından önemli bir zararın doğmasına yol açabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Ancak rekabet yasağının ihlali için zararın fiilen gerçekleşmesi şart olmayıp, yakın ve ciddi bir zarar tehlikesinin bulunması yeterli görülmektedir.

    Rekabet yasağı sözleşmelerinin geçerliliği açısından bir diğer önemli unsur, işçinin ekonomik geleceğinin hakkaniyete aykırı ölçüde tehlikeye düşürülmemesidir. Zira süresiz ve sınırsız bir rekabet yasağı, işçinin Anayasa ile korunan çalışma ve sözleşme özgürlüğünü ortadan kaldıracak ve emeğini istihdam piyasasına sunmasını engelleyecektir. Bu nedenle, rekabet yasağı sözleşmeleri; yer, zaman ve faaliyet alanı açısından hakkaniyete uygun sınırlar içermeli ve süresi iki yılı aşmamalıdır.

    İşçinin rekabet yasağına aykırı hareket etmesi halinde, işverenin yasağa aykırı eylemlerin sona erdirilmesini talep etme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca, işçi işverenin uğradığı zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Rekabet yasağı sözleşmesinde bir ceza şartı öngörülmüşse de, işverenin uğrayabileceği ek zararlar bu tutarı aşıyor ise bunlar için de tazmin talebinde bulunulabilir. Bununla birlikte, işverenin rekabet yasağının devamında korunmaya değer gerçek bir menfaatinin kalmadığı tespit edilirse veya hizmet sözleşmesi işveren tarafından haklı bir sebep olmaksızın feshedilmiş ya da işverene yüklenebilen bir nedenle işçi tarafından sona erdirilmişse, rekabet yasağı kendiliğinden hükümsüz hale gelir.

    Anayasa Mahkemesi, iş veya hizmet sözleşmelerinde yer alan rekabet yasağı hükümlerini, işçinin anayasal haklarının ihlali açısından değerlendirmiş ve bu yasağın sektördeki işletmelerin rekabet gücünü korumayı ve haksız rekabeti önlemeyi amaçlayan bir düzenleme olduğu ve ihlal bulunmadığı sonucuna varmış, bu düzenlemenin kamu yararına hizmet ettiğini ve farklı bir amaca yönelik olmadığını hükme bağlamıştır.

    Herhangi bir sorunuz olması halinde bize her zaman ulaşabilirsiniz.

    Gülbenk & Kavlakoğlu Hukuk Bürosu